İRFAN MEKTEBİ DERGİSİ ARALIK 2024

  • 0.0 Yorum var.
  • Ürün Kodu : 04 03 24 12
  • Marka : SÜEDA

  • Toplam Fiyat
  • Fiyatı
    16,00 TL + KDV
  • Aynı Gün Kargo
  • En Ucuz Ürün
  • Fırsat Ürünü
  • Hediyeli Ürün
  • Hızlı Kargo
  • İndirimli Ürün
  • Özel Ürün
  • Sınırlı Sayıda
  • Şok fiyatlı
  • Yeni Ürün
  • Ücretsiz Kargo

ÜMİDİMİZ VAR, ZİRA İMANIMIZ VAR

İnsanı korkuya düşüren ve ümitsizliğe sevk eden şey ya kendisine güvenmektir ya da Kadîr-i Külli Şey olan Rabbini unutmaktır. Bu noktada peygamberleri öne çıkaran ve kıymetli yapan şey, her ne halde olursa olsun sadece Allah’a güvenmeleri olmuştur.

Hatırlayalım…

Musa Aleyhisselam kendisine güvenenleri de alıp Firavun bölgesinden çıkmıştı. Bunu haber alan Firavun ordusuyla beraber Kızıldeniz kenarında onlara yetişti. Ortaya çıkan tablodaki resimde her halükârda ölüm vardı. Zira önlerinde deniz, arkalarında Firavun ve ordusu. Musa Aleyhisselam’ın arkasındakiler tereddüde düşseler de onda hiçbir korku ve tereddüt yoktu. Çünkü oraya gelirken Rabbinin izniyle gelmişti; şimdi de ondan gelecek yardımı beklemekten başka garantisi yoktu. Fakat imanı tamdı.

Nihayetinde “Bismillah” diyerek elindeki asayı denize vurdu ve deniz yarılarak on iki yol açıldı. Onlar için selamete aşılan kapı olan deniz, Firavun ve askerleri için mezar oldu.

Gelelim başka bir sahneye…

Hendek Savaşı için hendekler kazılıyordu. Bir kaya çıkmış, parçalanmıyordu. Efendimiz (sav)’e haber ettiler. Geldi, elindeki aletle vurdu ve her defasında bir parça düştü. O da her defasında, o zamanın büyük devletlerinin yıkılışını haber verdi. Zahiren baksanız, çok uçuk ve olması mümkün olmayan o şeylerin hepsi, zamanı geldiğinde oldu. Zira Efendimiz o müjdeleri kendinden değil, Rabbinin bildirmesiyle ve izniyle haber ediyordu. Oldu mu? Evet.

Ve başka bir perde…

Abdülkadir Geylani Hazretleri, bizim peygamberimiz sizin peygamberinizden üstündür, çünkü o ölüleri diriltiyordu, diyen bir Hristiyan’a dedi: “Peygamberimiz ahirete gitti, ben diriltsem bu davandan vaz geçer misin?” O da kabul etti. Hristiyan adam, birkaç sorudan sonra kendisince emin olduğu en eski bir mezar taşının başına gelip “bu olsun” dedi. Hazret sordu, “Senin peygamberin ölüleri diriltmeden önce ne derdi?” O da cevaben “Allah’ın izniyle kalk!” diye cevapladı. Hazret öyle söyledi. Mezardan bir kişi kalkıp kelime-i şehadet getirip yeniden eski haline döndü.

Bu durum peygamberlerde ve büyük zatlarda böyle olduğu gibi, her müminde de böyledir. Tezahürü, büyüklüğü farklı olabilir ama böyledir. Mümin kimseden beklenen de budur. Yani Allah’a iman etmek ve ona güvenmek. İyiliklerin Allah’tan, kötülüklerin nefsinden olduğunu bilmek. Allah dilemedikçe hiçbir şeyin vücud bulamayacağının farkında olmak.

Bunu bilen bir mümin için korkulacak ve endişe edecek hiçbir şey olamaz. Çünkü Allah’ın kudretine karşı zorluk yoktur. Yeter ki hikmeti iktiza etsin ve kabul etsin. O zaman bizlerin vazifesi yalnızca Allah’ı razı edecek halde olmak ve davranışlarda bulunmaktır.

Rabbimiz Kur’an’da açık ve net olarak şöyle diyor:

“Allah’a ve ahiret gününe iman etmekte olan kimselere bununla nasihat olunur; kim Allah’tan sakınırsa, (Allah) ona (her darlıktan) bir çıkış yolu kılar. Ve hesaplayamadığı, (ummadığı) bir cihetten onu rızıklandırır. Kim (rızkı elde etmek için kendi üzerine düşeni yaptıktan sonra) Allah’a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter.” (Talak, 2-3)

Baştaki ifadelere kaynak olan şu ayeti de hafızamızda tutalım: “Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” (Yusuf, 87)

Ve unutmayalım ki:

Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır…

* Yorum eklemek için Üye Girişi yapınız.
Pozitif Oran 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00