İRFAN MEKTEBİ DERGİSİ EKİM 2023

  • 0.0 Yorum var.
  • Ürün Kodu : 04 03 23 10
  • Marka : SÜEDA

  • Toplam Fiyat
  • Fiyatı
    7,00 TL + KDV
  • Adet :
  • Çevirmen
  • Yayın Tarihi
  • ISBN
  • Baskı Sayısı
  • Dil
  • Sayfa Sayısı
  • Cilt Tipi
  • Kağıt Tipi
  • Boyut
  • Aynı Gün Kargo
  • En Ucuz Ürün
  • Fırsat Ürünü
  • Hediyeli Ürün
  • Hızlı Kargo
  • İndirimli Ürün
  • Özel Ürün
  • Sınırlı Sayıda
  • Şok fiyatlı
  • Yeni Ürün
  • Ücretsiz Kargo

HAKİKİ MEDENİYET

Medeniyet köken itibariyle medine kelimesine dayanır. Medine ise lügatlerde, müdûn kökünden türemekle yeryüzünün yerleşmeye uygun ve kale yapılan her yerine verilen isim olmuştur. Bununla birlikte “şerefü’l-mekân bi’l-mekindir”. Yani mekânın şerefi orada yaşayanlardan gelir.

Efendimiz (sav) hicrette, “zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, başa kakmak, bozmak” gibi anlamlara gelen serb kökünden türemiş Yesrib’in ismini değiştirmiş ve hakiki medeniyete beşiklik edecek Medine ismini koymuş ve şöyle demişti:

“Ben şehirleri yiyen (sakinlerinin eliyle pek çok yerin fethedildiği) bir şehre hicret etmekle emrolundum. Buna Yesrib diyorlar; burası Medine’dir. Medine, tıpkı körüğün cürufu ayırması gibi insanların kötülerini ayırıp defeder.”[1]

Medine Kur’an ile fethedilmiş, gönüllerin kapılarını Kur’an’a açmasıyla zorluktan kolaylığa, zarardan faydaya, bozmaktan imara yol açılmıştı. Medine artık Medine-i Münevvere olmuş, Allah (cc) Medine için “tabe (güzel, hoş)” demişti.[2]

Kur’an’ın getirdiği hükümlerle ifrat ve tefritten ayrılarak itidale ve dolayısıyla istikamete kavuşan insanlık, Muhammed Mustafa (sav)’in rehberliğinde kıyamete kadar sürecek yüksek medeniyetin ilk adımlarını atmıştı.

Tarih boyunca ifrat ve tefritten uzak kalan ve hadd-i vasatı koruyan her kim olursa istikamette kalmış, gerek şeriatın koyduğu kurallar gerekse adatullah denilen kainatta cari kanunlara uymayan kim de varsa fasık olmakla hem kendi zarar görmüş hem de etrafına zarar vermiştir.

On dokuzuncu yüzyıldan itibaren medeniyetin mim’i düşmüş Yesrib manasına savrularak deniyet kelimesiyle karşılanacak bir çerçeveye oturtulmuştu. Deniyet yani alçaklık, aşağılık… Bundan sonra mimsiz medeniyet kulakları rahatsız ederken, Akif de “tek dişi kalmış canavar” diyordu hazır medeniyet için.

Zira Kur’an’la şereflenen medine-i medeniyetin temelinde hak, yardımlaşma, din ve vatan, ittifak ve tesanüd varken, hazır medeniyet bunların yerine kuvvet, çatışma, ırkçılık, nefsaniyet, bireysellik, haddi tecavüzü koymakla şirazeden çıkmış, dünyayı ifsad ve fesada vermiştir.

Tarihe Asr-ı Saadet diye geçen ve insanlığı medine-i medeniyete taşıyan Kur’an ve Sünnet yeniden gündem ve güncelimiz olmazsa bu fesadın kalkması, istenen huzur ve saadetin gelmesi ihtimali yoktur. Çünkü hakiki medeniyet buradadır ve saadetin kaynağı bu iki mehazdır.

Ben, İbn Haldun’un “Gayr-i memnunlar medeniyet kuramazlar” cümlesinden “şerefü’l-mekân bi’l-mekindir” bağlamında şöyle anlamak istiyorum: Beden evinde mukim ve sakin olan ruh olmakla onun memnuniyeti şart! O da yukarıdaki iki mehaze tutunmak ve istikametle mümkün, ki sakin olduğumuz medinelerimiz medeniyetin şahikalarına uruc edebilsin…



[1] Buhari, Fedailü’l-Medine 2; Müslim, Hacc 488

[2] Müslim, Hacc 491

* Yorum eklemek için Üye Girişi yapınız.
Pozitif Oran 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00