HAYATTAN BEKLENTİMİZ
Derginin dosya konusu bereket, fakat dergiyi hazırlarken zihnimin bir köşesinde hep bu cümle vardı: hayattan beklentim ne?
Doğru soruyu sormak ve doğru cevabı vermek istikamet ve selametin, mutlu yaşamanın formülünü de beraberinde getirir çoğu zaman. Hatta sadece fertlerde değil, toplumlarda ve devletlerde de böyledir. Onun içindir ki Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethedip adına hutbe okunurken söylenen “Hâkim-i Haremeyn-i Şerîfeynin” ifadesine itiraz etmiş ve “Hadim-i Haremeyn-i Şerîfeynin” diye düzeltmiştir.
Hâkim ile hadim arasındaki mana farkı Osmanlı Sultanlarının yüzyıllarca i’la-yı kelimetullah davasında öncülük etmelerinin sırrını koymuştur ortaya.
İşte, dergide işlediğimiz bereket meselesi de buna kapı aralamak ve beklentinin rıza-yı İlahi ve bereket odaklı olması gereğinin altını çizmekti. Yani çok kazanmak, bunun için her şeyimizi feda eder derecede hırsa kapılmak değil de kadere rıza, verilene kanaat ama elimizden gelen en son gayreti -bizim vazifemiz olmak cihetiyle- ortaya koymak olduğunu tekrar hatırlamak, hatırlatmaktı.
Belki örfen ama bereket kelimesi hayatımızın çoğu yerinde yer bulmuştur kendisine. Mesela çalışan birisine “bereketli olsun” denir bizde. Şimdiki gibi “kolay gelsin” denmez. Bereketli olursa kolay da gelir, güzel de gelir, bol da gelir. Çünkü bereket demek, Rahmet hazinesine bağlanmak, oradan istifade etmek demektir.
Allah birisine bir muvaffakıyet verse, bir evladı olsa, evlense, bir yere atansa onu tebrik ederiz. Muvaffakıyetin arkasındaki tevfike işaret eder, ondan kopmamasını tavsiye etmiş oluruz. Zira biliriz ki gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Bazen de teberrüken bir meclise uğrar, bir yemeğin ucundan tadarız. Davet edildiğimiz hayırlı şeyin daisine bereket duasıdır bu da. Aynı zamanda ona bir saygı/hürmet göstergesidir. Boşa çıkarmayız davetini. Kırmayız onu. Yok saymayız.
Hemen yakınımızda olan ve şerait-i hayatiyemizde yer tutan hayvanlar ve toprak ve mahsulatı da mübarektir mesela bizler için. Bereketlidirler. Rahmet hazinesinden hayatımıza son derece faydalı muhtelif gıdaları dünyamıza taşırlar. İnek, koyun, keçi süt getirirken, tavuk yumurta, arı bal ve hakeza…
Ya mübarek toprak.
Öyle bir dekoderdir ki hangi tohum varsa içindeki rahmet çınarlarını açığa çıkarır. Türlü meyve ve sebze bizlere hem gıda hem de ilaç olur.
Demem o ki etrafımızda şükre layık ama bizim atladığımız, çok’u isterken arada unuttuğumuz müteaddid ve muhtelif bereketler var. Onun için çok’a değil, berekete odaklanmalıyız. Biz yaratamayacağımız için sonuca değil, süreçte üzerimize düşenleri yapmaya dikkat kesilmeliyiz. Arzu ettiğimize değil, kaderin takdir ettiğine rızayla hareket etmeliyiz ki mutlu mesut bir hayat ve sonrasında da ebedi güzelliklerle buluşabilelim.
Beklentimiz her şey değil, her şeyin sahibine hakiki kul olabilmek!