CİHAD
İnsan dünya hayatına geldiğinde aslında bir mücahedeye uyanır. Onun için artık sürekli bir öğrenme ve gayret gösterme, çalışma vardır. Zahirde bakıldığında bunları hayatı öğrenme, hayatta kalabilme, dünyayı ve kâinatı tanıma, engelleri aşma, yeni şeyleri keşfetme gibi görebiliriz. Öyledir de… Fakat diğer taraftan, bütün bu tanımlamaların altında Rabbini tanıma, sevme, iman, itaat ve ibadet etme vardır.
Bugün maddenin neredeyse en küçük yapıtaşına ve hatta detaylarına ulaşan insanın aradığı ve bulduğu nedir? Hakimiyet arayışları içerisinde tarihte ve günümüzde zirve yapanların elde ettiği, ortaya koyduğu nedir? Zenginlikte sınırı rakamları taşan varlığa sahip olanların bulduğu ve yaptığı nedir?
Sorular… Sorular… devam eder, gider…
Evet, hayat devam edip giderken, insaniyet-i kübra olan İslamiyet ve “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Efendimiz (sav) bütün insanlığın önünde durup, bu cihadın, mücahadenin ve gayretin ne ve ne için olması gerektiğinin altını çiziyor ve diyor ki:
“Mücahid Allah yolunda nefsiyle cihad edendir.” (İbn Hanbel, VI, 22)
“Mümin kılıcı ve diliyle cihad eder.” (Ahmed b. Hanbel, III, 456)
“Müşriklere karşı mallarınız, canlarınız ve dilinizle cihad edin.” (Ahmed b. Hanbel, III, 124)
“O halde onlara (ana-babana) hizmet yolunda -nefsinle- cihad et.” (Buhari, “Cihad”, 138)
“Sizin (kadınlar) için cihadın en faziletlisi makbul hacdır.” (Buhari, “Cihad”, 1)
Dünyaya geldik ve gidiyoruz. Mecburen içinde olduğumuz bir mücadele var. Bu mücadele ya Allah için ya da nefsimiz için olacaktır. İşte bu ayrımda yüzümüzü Allah’a çeviren mücahadenin ismi cihad oluyor. Allah için cihad edene de mücahid deniliyor.
Bu cihadımız hem kişisel hem de toplumsal olarak hayat kurtarıyor. Sadece öldürme gibi anlaşılan ve günümüzde Müslümanları, ortaya çıkardıkları kuklalar üzerinden, terörist gibi gösteren kuklacıları hariç tutarsak her anlamıyla değerlendirildiğinde rahat, huzur ve saadet getiriyor. Tarih-i alem buna şahittir.
İslam, cihadı Allah’ın kelimesini yüceltmek olarak önümüze koyup fetih kavramıyla nefes olabilme manasıyla tanımlar. Başka nefisleri, canları, malları, dinleri koruma altına alırken, mücahidin en önemli cihadını kendi nefsiyle mücadele olarak ortaya koyup, kendisini ıslah edemeyenin başkasına hayat olamayacağından bahseder. Her cihadı bir iyiliğe, her iyiliği bir cihada bağlar. Velev kılıçla olsa, kılıç değenin gerçek hâkim olan Allah’ın tebliğine kapalı olanların kilidini açmak için olduğunu aşikâr eder.
Öyle ki öleceği sırada yüzüne tükürdüğü İslam kahramanının adamı bırakıp “Seni Allah için öldürecektim, fakat şimdi nefsim karıştı” diyerek bırakması ve neticesinde şahsın Müslüman olmasını intaç eden portreler dokumuştur.
Cihad, barıştır. Cihad, hayattır. Cihadın alanı geniştir…
Mücahid, Allah için olabilmenin önündeki engelleri -nefsinden başlayarak- ortadan kaldırandır. İncitmeyen, kırmayan, dökmeyendir.
Cihad, her şeyiyle Allah’ın olduğunu kavramak, yeri geldiğinde canı, malı, nefsi her şeyini Allah’a verebilmek demektir.